30 Kasım 2013 Cumartesi

Gözlüklü şiir..

                         f: neslihan k. tamyaman / kasım 2010

İyi değiliz gözlük bak durmadan
kırmaya çalışıyorlar bizi hiç iyi
değiliz iki gözüm, bende can, sende cam
bırakmadılar, daha kırılacak ne varsa bizde,
gözlüğü olmayanlar çok mu acımasız oluyor
ne, çekip alıyorlar seni gözümden, öyle
çok eziliyoruz ki gözlük, sen bensiz kırık,
ben sensiz karanlık, nerde insanlık
bizi bu kadar kırmasalar, di’mi cam
dostum, onlara da birer gözlük alırdık!
Ne güzel gözümün önünde olman yine,
sensiz ne gülüşün tadı var ne de bakışın
sen olmayınca kötülük daha kötü görünüyor
gözüme, yumruklar daha zalim, sözler daha
sert iniyor yüreğime, sensiz bu dünya
bomboş görünüyor gözüme, sana gözüm
gibi bakacağım, artık senden başkasını görecek
gözüm yok, bizi görmeyenlere
söyleyecek sözüm yok, bizi çok kırdılar gözlük,
bizi tuzlabuz, bizi unufak, bizi camçerçeve
kırdılar da bakmadılar bir kez olsun cangözüyle,
şimdi hem cana, hem cama göz diktiler,
hem gözden düştük hem sözden, bir daha
kırılamayız gözlük, sonumuz olur kırılmak bir daha,
parçamızı bulamazlar ikimizin de! Ah ne bakacak
göz, ne görecek gönül bırakmadılar bize,
bir güzellik kalsaydı, iki ne dört gözümüzle
titrerdik üstüne, candan içeri olan camdan içeri
derdik demesine de, öyle bakımsız, bakışsız
bıraktılar ki gözümüzü, gönlümüzü, ne can
hevese geldi, ne göresi geldi camın,
biz birbirimize iyi bakalım gözlüğüm, canım,
belki onlar da iyi bakarlar kendilerine,
gözlüğüm, iki gözüm, kemiğim, bu sözlerimle
umarım kırmamışımdır seni, zira çok incesin
kırılırsın, kırılır arkadaşlığın camdan kalbi de!

haydar ergülen

29 Kasım 2013 Cuma

bazen biri bir cümle kurar

Bazen olur..
Biri vardır hayatında.. Bir süredir oradadır.. Orada olması hoşuna gidiyordur
Kızarsın bazen
Bazen kırılırsın
Bazen sevgi taşar içinden ona..
Bazen gülersin beraber...
Konuşursun-tartışırsın-sarılırsın
Vardır
ve iyi gelir varlığı sana..

sonra bir gün
yaptığın - ya da söylediğin bir şeye
basit herhangi bir şeye..
Öyle bir cümle kurar ki..
basit bir cümle, sıradan gündelik, kendine sorsan "e ne var ki bunda" diyeceği

o dakika o noktada biter o kişinin hayatındaki yeri...
boş kalır gönlünde onu koyduğun yer..
"zamanla dolar nasılsa, ya yeni birini koyarsın ya var olanlar yayılıp doldurur o boşluğu" dersin kendi kendine..
"aldırma" dersin

tuhaf aldırmazsın da hakikaten..

bazen biri bir cümle kurar.. öylesine sıradan harflerle kurulup çiziktiriverilmiş öylesine sıradan bir cümle..
ve bir devir kapanıp gider....

fotoğraf: neslihan k. tamyaman / ekim 2010--ankara

27 Kasım 2013 Çarşamba

Benim de var "selfie"lerim nooolmuş :P

Zaman değişiyor
Teknoloji, dijital alem vs.
Hal böyle olunca bir takım medeni insanlara kullanmakta oldukları mevcut lisandaki kelimeler yeterli gelmiyor
ne yapıyorlar peki?
oturup düşünüp üretiyorlar..

İngilizlerin yakın zamanda üretip akabinde yılın popüler sözcüğü seçtikleri ise "selfie"
"kişinin kendi kendisinin -özellikle cep telefonu ile- fotoğrafını çekmesi" bu kelimenin tanımlaması

Pekiiii medeni dünyada bunlar olurken TDK (Türk Dil Kurumu) ne yapıyor?
Var mı yeni kelimeler türetme çabaları ki?
Belki vardır bilemem
ama kamu oyuna yansımıyor bir çaba varsa da

ama bir çaba yoksa da çok şaşırmam zira kanımca TDK tetikte beklemekte baĞzı kişilerin kullandıkları kelimeler için anlam sözlüğünde kimi değişiklikler yapmaları gerekiyor malum...
e o baĞzı kişilerin de çene anlamında pek ayarı olmadığından zaman kalmıyordur TDK çalışanlarına kafa yorup da yeni kelime türetmek için...

Ne ise

selfie  popüler sözcükmüş madem
benden de bugünümün selfieleri gelsin o zaman..
Benim neyim eksik ki
di mi ama ;)



25 Kasım 2013 Pazartesi

Kağıt mürekkep kokusuna hayran yanım...


Şüphesiz her insanın kendisinde sevdiği ya da nefret ettiği taraflar vardır..
İlla ki vardır yani
Ben kendimi irdelediğim vakit fark ediyorum en sevdiğim tarafım kağıt ve mürekkep kokusunun en depresif en berbat en sinirli anımda dahi beni sakinleştirip yatıştırabiliyor olması..

Kitapsız kalemsiz deftersiz bir hayat kurgulayamıyorum kafamda.. Kütüphanesiz evler gördüm ben ya. şaka gibi.. kütüphanesi olmayan bir ev.. bildiğiniz kabus bana..

Nerden mi çıktı?

Son Idefix siparişimden..
Cuma günü tam ofisten çıkarayak yetişip beni ziyadesiyle mutlu eden kocaman paketimden...
Pazartesime de neşe olsun diye kasten götürmedim cuma akşamı eve..

"Fotoğraflarla 20. Yüzyılın Sosyal Tarihi" / Nick Yapp

Epeydir istediğim bir setti, geçen gün Idefix'te %45 indirimde olduğunu görünce atladım üstüne cup diye..
Bir güzel ki..


Mutlu edilmesi çok kolay bir kadınım ben..
Valla billa..

Bir kitapla hooop yelkenler suya..

severim kendimin mürekkep kağıt kokusuna hayran tarafını...
herkesin olmalı kendine huzur veren kokuları..
her ne olursa artık
ama illa ki olmalı..


Ben kadar Büü'nün de kitap kokusunda huzur buluyor olması da güzel bir şans.. Ailecek ayrı kalamadığımız mekanlar kitabevleri..

Capon balığını da iyi bir okur yapmak için sonsuz çaba harcıyorum, bebekliğinden beri bayılır kitapçılara.. Alışveriş merkezine gittik mi oyuncakçı falan gelmez aklına ille de kitapçı..
Hala kitapçılardan kopamıyor kopmasına ya bu aralar eline alıp kitap okumaktan biraz kaçınıyor. İped daha cazip..
Ama ben bunaltmamaya da gayret ederek eline tutuşturmaya çabalıyorum..
Zaten eline alana kadar sorun, aldı mı kaptırıp gidiyor, kendini kaybediyor o da bencileyin...

Kitap=Huzur

bu yani...

15 Kasım 2013 Cuma

sudaki bir kız çocuk suretiymiş aşk....

Ben aslında sevmemiştim ki..
Özlemek mi? yok canım.. hiç özlemedim ki..
canım mı yanmış.. hadi oradan.. yüreğim yaralanmışmış da.. zor kabuk bağlamış
yok artık...
üstünden nice zamanlar geçse de gelip kaldırırsa o kabuğu kanarmış..
güleyim de gitmesin boşa..
ben zaten
hiç sevmemişim ki..

yanılsamaymış hepsi

sudaki bir kız çocuğu suretiymiş aşk denen..
gelmiş
geçmiş
suya yansıyan suret iz bırakır mı...

ee bırakmaz tabi

zaten
bırakmamış...

f: neslihan karayakaylar tamyaman / haziran 2011--ankara

14 Kasım 2013 Perşembe

Yaş Almayı Seven Bir Kadın Varmış...

yıllar yılları kovalayıp yaş aldıkça insan daha bir "kendi"leşiyor sanki..
Yalnız kalmaktan pek de korkmaz oluyor belki, arkadaşlık uğruna, dostluk uğruna, aşk uğruna pek de harcatmaz oluyor kendisini..
Daha az kişi ile daha yüzeysel paylaşıyor mesela "özel"ini, kendisine sakladığı vakit ağır geleceğini düşünmüyor en azından
hani gençlikte öyledir ya.. paylaşmadan duramaz insan..
güvenip aldandıkça
güvenmemeyi..
ama güvenmediğinden de incinmemeyi öğreniyor..

daha kendi oluyor insan yaş aldıkça
aman bunu dersem yanlış anlaşılırımlar falan usuldan eriyor..
yanlış anlaşılmak hiç de trajik gelmiyor..
yanlış anlıyorsa onun sorunu doğru anlasaydı deyip geçebiliyor insan..
gençlik yıllarında gözyaşı döktüğü şeylerin benzerleri geldiğinde başına; buruk bir gülümseme ile ardında bırakıp yoluna devam edebiliyor..

arkadaş deyip arkasını yaslayacağı denli kuvvetli olduğuna inanıp her ortamında yanında istediği insanlar yeni insanlar tanıdıkça uzaklaşıp gidiverince incinmiyor  mesela, buraya kadarmış deyip umarsızca herkes kendi yolunda devam etsin cümlesini kurabiliyor..

zayıf taraflarını daha iyi gizliyor yıllar içinde insan.. zayıf tarafını gösterdikleri olmadık zamanda bunu başına kakıverdiklerinde geçirdiği sarsıntı gençliğe kıyasla daha hafif atlatılıyor..

iş yerimde 17 yıldır 17 kez doldurulup arşive yığılan onlar yirmilerce dosyalarım gibi hayatımda biriktirdiklerim de...
yığın yığın duruyorlar gönül arşivimde...
"tecrübe" deniyor adına..

benim hissettiklerime de
"olgunlaşmak" deniyor...

yıllar yılları kovalayıp yaş aldıkça..
artan tecrübelerle olgunlaşıyor insan..

ve seviyorum ben bu yaş alma mevzuunu
her ne kadar "kadınlar yaşlanmayı sevmez" diye bir klişe olsa da
yaşlanmıyor
yaş alıyorum ben
ve evet ciddiyim
seviyorum yaş almayı...


12 Kasım 2013 Salı

içime sıkışmış eski model bir kadın var...

İflah olmaz bir eski kafa ruhum var benim..
yok öyle bildiğiniz eski kafalık değil kastım..
hani "nostaljik" deniyor son yıllarda
işte ondan..

ama öyle çocukluk yıllarıma 70lere özlem falan değil benimkisi...

daha evveline..
50ler-60lar

O yılların "Hayat" dergilerine baka baka büyüdüm



o yılların şarkılarından aldığım zevki pek kolay almam başka müziklerden

içime bir köşeye sıkışmış eski bir kadın var
incecik belli, şık tayyörler, drapeli drapeli elbiseler, tuvaletler giyen..
illa ki sarışın.. -ki bu içime sıkışan kadın ben koyu renk saçlıyken ve saçımı asla sarıya boyatmam derken dahi sarışındı Marilyn Monroe tadında..


O yıllarda yaşamış
bu yılları hiç görmemiş olmayı
O kadınlardan olmayı isterdim galiba...

nasıl olurdum acaba?
hmmmmm



çok da fena sayılmaz mı acaba :)


küçücük bir kız çocuğuydum, yine bu 1959  yılının Hayat dergilerinden birinde gördüğüm bir tuvalet beni büyülemişti, o sayfayı işaretledim ve dedim ki
"ben bir gün gelir de evlenirsem bu tuvaleti diktireceğim gelinlik olarak"
yaptım da...
hayatta verilip hedefinden zerre şaşmadan sabit kalan tek kararım bile olabilir bu karar..
7-8 yaşlarındayken verdiğim bir kararı 29 yaşında evlenirken uygulamak
vay canına istikrara bakın hele.... bu ben olamam diyesim var ama tam olarak da benim işte...



11 Kasım 2013 Pazartesi

aşksal sayıklamalar....



bir ömür kaç aşk sığdırır içine..?
aşkların
biri bitince mi başlar diğeri?
aşk
hiç biter mi?
bir yenisi gelince mi siner gizlenir bir köşeye önceki?
bitmez de
saklanır mı sadece?
bir yürek bir ömürde
kaç aşkı gizler içinde?
peki olmadık zamanda "cee" der mi gizlenen aşklar yüreğin bir köşesinden pat  diye?
der mi?
demez mi?
der mi der..
mi?
sahi
aşk ne ki?
peki
var mı kendini tek aşka kurban eden insanoğlu?
var mı?
olur mu?
olur mu olur..
ya iyi mi olur?
bir yürek tek bir aşka geniş gelmez mi?
nice yürek bir ömürde nice aşkı sığdırırken içine
bir yürek tek aşka adarsa kendini
karşılıksızsa o adanan
o yürecik
yok yere
çürüyüp gitmez mi?...

bir ömürde bir yüreğe.. kaç aşk sığdırmalı ki?..
sıkış sıkış gizlenirken o aşklar
bir gün
birisi
birdenbire
su yüzüne çıkarsa..
o yürek bu yaptığını kendine yedirebilir mi?
neden gizledin bunu bunca sene diyene
verecek yanıt bulabilir mi?

en iyisi tek aşka adanmak mı?

son aşka adanmak mı?

sevgiliye kurban olmak mı... hiç kurban olmamak mı..

sevmek mi?
sevilmek mi?
sevmemek mi?


"ay laçin
can laçin
men sene gurban laçin"

9 Kasım 2013 Cumartesi

"dayanılmaz kokacağız.. nefes nefese"


f:neslihan karayakaylar tamyaman/mayıs 2011-ankara

"...
Bir rüzgar, bir fırtına gibi esecek gül
Yıllarca esecek belki
Ve ansızın dünyamızı göreceğiz bir sabah
Göreceğiz ki
Biz dünyamızı gerçekten görmemişiz daha
Geceyi, gündüzü, yıldızları
Görmemişiz hiç
Tanışmaya komamışlar bizi güzelim dünyamızla.

Öyleyse dostlar bırakın bu yalnızlıkları
Bu umutsuzlukları bırakın kardeşler
Göreceksiniz nasıl
Güller güller güller dolusu
Nasıl gül kokacağız birlikte
Amansız, acımasız kokacağız
Dayanılmaz kokacağız nefes nefese."


edip cansever

4 Kasım 2013 Pazartesi

Yine dalmışım aynada yüzüm ağlar... yine dalmışım elimde fotoğraflar...



Babam....

Zaman..
Ne kadar hızlı, sen gittin ve üzerinden koskocaman altı yıl geçti gitti...
Ama içimdeki sen hiç bir yere gitmiyor.. Hiç gitmeyecek...

Özlüyorum..

Ahh keşke diyorum bazen, keşke yanımda olsaydı..
Bazen de diyorum ki.. iyi ki gitmiş de bunları görmedi diyorum yurdumun halleri delirtince...
yurdumun halleri dedim de..
Burada olsan inanamazdın olanlara biliyor musun BABA...
kimlerin eline kaldık, neler yaşar olduk bilsen Atatürk Türkiye'sinde..
Ama yok anlatmayacağım uzun uzun bunları sana..
Sıkılmasın canın.. Bizimki sıkkın zaten yeterince..

Defne'yi görmelisin.. Pek fena bir şey oldu.. Hiç izin vermedim seni unutmasına.. Hiç unutmadı o da.. Her fırsatta anıyor "dedem" diye.. Konuştuğuna yetişememiştin ya en azından "dedeeeee" diye bağırmalarını duyabilmiştin... O da güzel..

Keşkelerim bir sürü Baba konu sen olunca.. çok, öyle çok ki... Oysa iyi ki lerle dolu olsaydı hiç keşke olmasaydı diyorum..
Olamadı
Beceremedim..
Sen yanımdayken ben seni belki de yeterince sevemedim..
Bilemedim....

Tek bildiğim
Sen gittin
Ben eksildim
4 Kasım 2007'den bu yana hep bir yanım eksik yaşıyorum...
Hiç tamamlanmayacak bir eksikle..

Babam seni çok özlüyorum

Küçük Kızın....

"Yine aylardan kasım, sanki sende kaldı bir yarım.. her nefesim her anım.. sanadır canım...."